Hepimiz, ailelerimizin çocukluk dönemimizde bizde bıraktığı izlerle var oluruz. Küçük bir çocukken bize nasıl davranıldıysa ve hangi davranışlara tanıklık ettiysek, kişiliğimiz de bunlarla şekillenir. Ailelerimiz, kendi ebeveynlerinden gördükleri olumsuz davranışları yapmaktan kaçınmaya çalışsalar da, farkında olmadan hatalar yapabilirler. Çünkü onlar da ilk kez anne-baba olmuştur ve bir işte iyi olabilmek için zamanla deneyim kazanmak gerekir.
Henüz bir çocuğum olmadığı için ebeveynlik deneyimine sahip değilim. Ancak bireylerin çocuk sahibi olma motivasyonlarının çoğunlukla bencillikten kaynaklandığını düşünüyorum. "Onu ben dünyaya getirdim" duygusu, "ben olmasaydım var olamazdın" hissiyatı, bazı ebeveynler için güçlü bir motivasyon olabilir. Kimi zaman yalnız kalmamak, yaşlılıkta kendisiyle ilgilenecek birine sahip olmak ya da bitmekte olan bir evliliği kurtarmak amacıyla bile çocuk sahibi olunabilir. Fakat bu gibi nedenlerle dünyaya gelen çocuklar, çoğu zaman beklenen etkiyi yaratmaz ve durum daha da karmaşık bir hâl alır.
Aslında anlatmak istediğim şey şu: Ebeveynler, çocuklarını kendi çıkarları doğrultusunda dünyaya getirir ve onları kendi ideallerine uygun şekilde yetiştirmek isterler. Zihinlerinde "ideal evlat" imajı bulunur ve çocuklarının bu kalıba uymasını beklerler. Bunun için bazen ödüllendirerek, bazen de cezalandırarak yönlendirme yaparlar. Buradan yola çıkarak, insan eylemlerinin çoğunlukla bencilce olduğunu ve hiçbir şeyin tamamen karşılıksız yapılmadığını söylemek mümkündür.
Kendi adıma konuşmam gerekirse, ailemden şikâyetçi olmayan ve onlarla samimi ilişkiler kuran bir bireyim. Onları tüm kalbimle seviyorum. Ancak iyi huylarım kadar kötü alışkanlıklarımın da onların etkisiyle şekillendiğinin farkındayım. Beni yetiştirirken ellerinden gelenin en iyisini yapmış olsalar da, elbette ki hatalar yaptılar. Kendimi tanıdıkça ve geçmişimi daha iyi analiz ettikçe, çocukluğumda maruz kaldığım bazı davranışların bugün beni nasıl etkilediğini daha net görebiliyorum. Bu farkındalık arttıkça, kişisel gelişimim için adımlar atmam da kolaylaşıyor. Bir gün ebeveyn olursam, nelere dikkat etmem gerektiğini çok daha iyi biliyor olacağım.
Şunu da belirtmek isterim ki, ebeveynlik kesinlikle herkesin yapabileceği bir şey değil. Belki de en zor mesleklerden biri. Bir insanın ömür boyu sorumluluğunu almak, ona sevgi vermek, ilgilenmek ve her zaman onun iyiliğini düşünmek hiç kolay değil. Bu nedenle, bu sorumluluğu hakkıyla yerine getiren insanlara sonsuz saygım var. Evliliğine zarar vermeden, kendi kimliğinden çok fazla ödün vermeden bunu başarabilmek büyük bir özveri gerektiriyor.
Sonuç olarak, ergenlik döneminden çıktıktan sonra her insanın kendini ve çocukluk deneyimlerini daha iyi anlamaya çaba göstermesi gerektiğine inanıyorum. Bunu kişisel gelişim kitapları okuyarak yapan da var, terapiye giderek yapan da. Önemli olan, bugünkü davranışlarımızın çocukluk travmalarımızdan kaynaklanıp kaynaklanmadığını analiz etmek ve bunları düzeltmek için bilinçli bir çaba sarf etmektir. Çünkü bizi biz yapan şeyler, travmalarımız değildir. Çocukken yaşadığımız olumsuzluklar yüzünden yetişkin hayatımızda yanlış kararlar almak zorunda değiliz. Hatalarımızın kökenini görebildiğimizde, onları derinlemesine kazıyıp düzeltebiliriz.
Travmaların seni yönetmesine izin vermemelisin. Sen onları yönetmeyi öğrenmeli ve zamanla yok etmeyi başarmalısın. Çünkü asıl huzur, aynaya baktığında gördüğün insanı sevmeye başladığın zaman gelir.