Bazen tüm duygular üzerinize bir yük gibi çöker, değil mi? Sevgiyi, nefreti, özlemi, kıskançlığı ve tutkuyu aynı anda hissettiğiniz o anlar... Sanki her biri kendi sesinde bağırıyor, sizi farklı yönlere çekiyor. Bu hislerin yoğunluğu altında ezilmek, nefes alacak yer bulamamak... İşte, bu çoğu zaman sonun başlangıcıdır.
Peki, nasıl bu duruma geliriz? Neden kendimizi böylesi bir kaosun ortasında buluruz? Çoğu kişi suçu hayatın zorluklarına, talihsiz olaylara ya da kaderin oyunlarına atar. Ancak gerçek şu ki, o noktaya gelmemizi sağlayan adımları biz atarız. İçinde bulunduğunuz kaosu yaratan kişi yine sizsinizdir. Belki bir anlık zaaf, belki yanlış bir karar, belki de hiç düşünmeden söylediğiniz birkaç kelime... Hepsi zamanla birikir ve en sonunda o ağır yük olarak karşınıza çıkar.
Bu birikim, genellikle uzun bir sürecin eseridir. Aylarca, hatta yıllarca alınan küçük kararlar; "bir şey olmaz" denilen yanlış adımlar, önemsiz gibi görünen göz yummalar... Hepsi birer damla gibi o bardakta birikir. Ve bir gün, bardak taşar. O an geldiğinde, suçlayacak kimse kalmamış olur. Hayatın adaletsizliğine sığınamazsınız, çünkü dönüp baktığınızda her şeyin sizin seçiminiz olduğunu fark edersiniz.
O duyguların ağırlığı altında ezilmek ise işte tam burada başlar. Çünkü yüzleşmek zordur. Kendi hatalarınızı, kendi tercihlerinizin sonuçlarını görmek kolay değildir. Bu yüzden çoğu insan, kendini bu kaosun içinde kaybolmuş hisseder. Bir yandan özlem duyarsınız, diğer yandan pişmanlık sizi kemirir. Sevgi bir yandan sizi ayakta tutarken, kıskançlık ve nefret onu zehirler. Tutku ise hepsini daha da körükler, alevi besler.
Ama burada durup düşünmek gerekir: Bu duygusal kaostan çıkış mümkün müdür? Elbette mümkündür. Ancak bu, öncelikle tüm sorumluluğu üstlenmekle başlar. Kendi yaptıklarınızı, kendi seçimlerinizi kabullenmek zorundasınız. O bardakta biriken her damla sizin elinizden çıkmıştır ve taşıp her şeyi altüst eden o son damla da sizin eserinizdir. Fakat kabul etmek, her zaman bir yükten kurtulmanın ilk adımıdır. Suçu başkalarına atmayı bıraktığınızda, o ağırlığı hafifletmek için harekete geçebilirsiniz.
Bu noktadan sonra geriye kalan tek şey, bu duyguların içindeki gerçeği bulmaktır. Ne istiyorsunuz? Neyi seviyorsunuz, neden nefret ediyorsunuz? Özleminiz neye ya da kime? Tüm bu soruları cevaplamak, kaosu çözmek için ilk adımdır. Çünkü her kaosun içinde bir düzen saklıdır. Ve o düzeni bulmak, yeniden nefes almak demektir.
Sonun başlangıcı dediğimiz an, aslında bir dönüm noktasıdır. Ya bu duygusal ağırlıkla yaşayıp tükenirsiniz ya da onun sizi şekillendirmesine izin verirsiniz. Kendinizi tanımak, o duyguları kabullenmek ve onların size ne anlattığını anlamak... İşte gerçek yolculuk budur.
Kendi yarattığınız kaosun içinde kaybolmayın. Onu tanıyın, anlamaya çalışın ve ondan öğrenin. Belki de o son dediğiniz şey, aslında yeni bir başlangıcın ta kendisidir.
Büyüdün sende artık..